Az Laf Çok Foto 4

 
Küçük yerde yaşamanın en güzel yanlarından biri nerdeyse tüm esnafla tanışık olmanız,siz farkında olmasanız da tanınıyor olmanız.Bazen cansıkıcı hale gelse de avantajları fazla...
 

 Okuldan arkadaşımın komşusu hem beyaz eşya bayii hem de kuyumcu..Selam sabah şeklinde görüşmemiz olmasına rağmen bizi bağ evlerine davet  ettiler..Hatta anahtarı verdiler,kiraz yiyin,toplayın,çay için diyerekten hem de...Biz de Aslı'yı da alarak bir okul çıkışıbağ evine gittik.Keşke bize de böyle bir ev denk gelseydi dedim kendime...Kocaman bir meyve bahçesi içinde iki katlı şirin bir ev..Balkonu boydan boya camlı,yani kış günlerinde de bahçenin manzarasından faydalanılıyor...Bu aile sadece pazar gündüzleri kullanıyorlar bu evi..Gece bile kalmıyorlar...


Aradığınız ve iklimin elverdiği meyvelerin hepsi burda mevcut..Özellikle ceviz ve cins cins kirazlar...İlk defa kiraza gözüm ve karnım doydu .....


Bir sürü uğurböceği bulduk,şarkılar eşliğinde uğurladık anne-babalarının yanına....



Anaokulunda geçen yılların üçüncüsü de bitti.Elbisesini ben diktim,Allah'tan uzaktan hatalar görünmüyot....



Folluğumuz burası...Öğleden sonra yumurtlama işlemi bitince yumurtaları toplamak çok zevkli..Tabi ben bi ara yanlışlıkla tavuğa el atmışım,ahır karanlık haliyle, bir yandan o gıdakladı bir yandan ben çığlık attım.


                                         Horozumuz ve haremi....







İnekler için ot biçiliyor,sadece buğday,arpa değil,cins cins ot var ve verimi oldukça artırıyormuş bu otlar....Ben kıyamadım,bir demet papatyayı kendi göz zevkim için ayırdım...





   Papatyaları yere göğe sığdıramadım,farklı ortamlarda bir sürü fotoğrafını çektim.....







Kim demiş çizgifilm zararlı diye ...marsupilami ailesi şenlendirdi bir hafta boyunca evimizi....


Aslı çizdi,Yusuf onu seyretti ben de boya kalemlerinin ucunu açtım,bu da çok iç rahatlatan bir işmiş...


Anne-babam ot biçmeye tarlaya gidince biz de peşlerine takıldık....O manzaranın içinde ölebilirdim,rengarenk çiçekler ve zeminde ise yeşilin tonları....Hafif esen bir rüzgar...Ve derenin kulakları uyuşturmayan şırıltısı...







Kim der ki bu mor çiçekler fiğe aittir....Öbek öbek ve insana kucaklama hissi verecek kadar dolgunlar.


Tarla dönüşü ulaşım aracımız el arabası,tüm eşyalarla birlikte iki çocuk biraz zor sığsa da....


Yusuf'un kankisi sarıkedi..Bir çocuğun eziyetlerine ve hırpalamalarına bunca dayanan bir başka kedi var mıdır bilmiyorum...Üzerine çıkıp zıpladığı bile vakidir....









                                            İsli tencerede haşlanmış patatesin tadı başkadır....


                       Aşağıdaki fotoğrafta dikkatinizi çeken bir şey var mı?



İkindi çayı için yaptığım kek ve poğaça semaverin yanında iyi bir azık oldu...





Aslı'yı bu halde görünce öyle hoşuma gitti ki,tam da benim içimden geçen dağa taşa sarılma isteğini gidermiş oldu..Annem "çocuklar sana çekmiş,taş,sopa,çiçek,böcek,ne varsa oynuyorlar"diyor,evet bu söz de gururlandırdı beni...















Başka bir gün oldukça kalabalık şekilde tarlaya gittiğimizde kahve malzemelerini unutmadım ve abim ve Mustafa ile kahve paketi bitene dek içtik durduk...


 Bu fincanlar da İstanbul porselen fabrikasından çıkma imiş..Kırılmadan son dört fincana el koymalıyım...




 
Bu bir zafer işareti değil,yakalanan iki iribaşı ifade eder....
 
 
Saatlerce uğraşıp kendilerine iribaş çiftliği oluşturdular..Ertesi gün Aslı'nın doğum günüydü,abimin oğlu Buğra da hediye olarak iribaş yakaladı Aslı'ya.....


Veee doğum günü kızı Aslı....Tiramisudan bozma bir pasta yaptık,mum yoktu kibrit diktik,bir doğum günü olayını da böyle atlattık....








Canım sıkıldığında oynamak için aldığım tetris bozulup kırıldı sanıyordum,ama babam tamir etmiş,bantlamış,şimdi bizimkiler vakit geçiriyor...














     Yumurta ağacımız.....
























 
Sınıfının en küçüğü o..... 

 
Burdan itibaren eklenmiş fotoğraflar Dikmetaş yaylasında çekildi, son sınıf öğrencilerimle gittiğimiz bir piknik gününde....
 
 
 
Mangal hazırlanırken ben de ormanın içine daldım...Bazen yere uzanıp yuvarlandım,ağaçların dallarının gökyüzüyle birleştiği yerlere bakmak başımı döndürünce ben de toprağa çevirdim yüzümü....
 
 
 
 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu çiçeğin halk arasındaki adı ayıgülü...Halbuki öyle zarifler ki...
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
En sevdiğim öğrencilerimden Emre...Annesi yok ve öyle terbiyeli bir çocuk ki...Hala yüzü kızarıyor,utanmayı biliyor...O gün ne zaman çayım bitse semaveri tekrardan yaktı,bardağımı hiç boş bırakmadı...
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu da yaylanın göleti... Tarla sulama için yapılmış..
 
 
Göleti besleyen su da bu küçük derecik....
 
 

 
 
 
 
 
 
 
Hazirandan bu yana bekleyen bir sürü olay ve fotoğraf var...Ben de ise bir başıboşluk...Ancak bu kadar elimden gelen....
 
Vesselam....

Yorumlar

Deli Anne dedi ki…
Allah razı olsun Fatmam, öyle güzel fotoğraflar ki, kiminde güldüm, kiminde düşündüm, kiminde maşallah dedim, birinde gözlerim doldu... harikasın
Unknown dedi ki…
Fotoğrafları çok beğendim öyle doğal öyle orjinaldi ki resmen kayboldum fotoğraflarda uzun bir yolculuğa çıkmış gibi oldum elinize sağlık.
resimli günlük dedi ki…
Fotoğraflar ne kadar güzel. Böyle bir yer işte, benim en büyük hayalim.
Seyyah Aile dedi ki…
Merhabalar;
Blogunuzu yeni keşfettim ve hemen takibe aldım.
178. takipçiniz benim.
Çocuklar çok tatlı, benim öğrencilerim gibi :)
Fotoğraflar da çok hoş..
Bu arada çok hoş bir çekilişim var, muhakkak beklerim :)
Sevgiler
http://whiteglaze.blogspot.com
twitter: @_gamzeahmet_
pelinpembesi dedi ki…
küçük bir yerde şansına sahip biri olarak yazdıklarına tamamen katılıyorum. öyle güzel ki çektiğin fotolar..
parıldayan çiçek dedi ki…
Fotoğraflar harika yorumlar ayrı bir güzel.Doğa dersen içinde yaşamak istediğim yer.Hemen bugün Sinop'ta Akliman'a gidip doğanın içinde yuvarlanmak geldi ama dışarıda yağmur gelecek bir hava var.

Bu blogdaki popüler yayınlar

B

Yeniden Başlayabilmek

evli evine,köylü köyüne...