Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Canımın Çektiği

Resim
Kimisi mutsuz olduğunda yer kimisi de açlıktan nefsini perişan eder. Ya da sığabileceği küçük bir yer arar ki sıkıştığında derdi tasası da küçülsün. Geniş mekanlarda huzur arayanlar da var, gökyüzüne bakarak unutmak isteyen de. Ben ise kitaplara ve filmlere gömüyorum kendimi. Elime alabileceğim yada gözümü saatlerce dikebileceğim bir tek bunlar var etrafımda.Yağmur yağıyor, alüminyum çatılara düşen damlaların sesi, evin hafif sıcak havası, bebekleri doyurup uyutmanın rahatlığı ve evcilik oynayan çocukların mırıltıları beni de sakin sessiz germeyen film izlemeye yada kitap okumaya sevkediyor. Ama ben bunları okumak yerine yazmayı tercih ettim yine de çünkü vaktim olmayabilir daha sonra ve yazmak istediğimde bomboş oluyor aklım...Yazacaklarım uçuveriyor başka işlere meşgalelere karışarak.  Amerikan tarzından anladığım büyük evler, büyük arabalar, kalabalık aileler, bol bol kedi ve köpek ve romantik hikayelerden ibaret. İzledikçe yada okudukça ben de kayboluyorum onların sahte mu

Pencere önü değilmiş sadece

Resim
Bir yıl öncesiymiş en son baktığım sıradan bir pencere önünden sıradan görünen, önü bina çatılarıyla bozulmuş manzarama. Halbuki kale daha güzel görünüyor diye dördüncü katı seçmiştik. Bir de kocaman bir bahçeye sahipti ya daha ne isterdik. Zamanla manzara daha da sıradan olmaya başlamıştı ve alışmıştım gözümü açtığımda mevsimin değiştirdiği renklere, tonlara...Karın beyaza gün batımınının kızıla bezediği kaleyi, bazen çayımla,bazen bozamla pozlamaya... Çocuklar için çalışma masasını önüne koyup oturduğumuz, kahvaltı kırıntılarının yerdeki lale desenli yün kilimin asaletini bozmasına rağmen keyfimizi sürdüğümüz, bebeklere dış dünyayı cam ardından da olsa gösterebildiğimiz bir pencereydi, pencere önüydü. Meğer ne anlamlar yığmışım o pencere önüne, bir insanın gözü yaşarır mı sonradan baktığında... Oluyormuş işte, eski fotoğrafları karıştırırken bilgisayarda, hiç bir şey beni hüzünlendirmedi bu denli. Baktım ve ağlamak istedim. Çok özlemişim.Kendime bir s
Resim
Yeni yazı ve ona yoldaşlık eden sabahtan kalma ısınan demli limonlu çay var... Çocukları öğle yemeğinde tost ayran ikilisiyle doyurdum, o arada ocağa yoğurtlu erişteli çorba koydum, bir elimde çırpma teli çorbanın dibi tutmasın diye karıştırırken diğer elimde Kuran var, Fetih suresi okudum, belki pek okumadığım için Allah'a farklı bir ses olarak ulaşır da okuma niyetim, ihtiyacı olan kişiye şifa olur. Yoksa benim kendime bile hayrım yok.Bebekleri de en kolay yoldan yedirince göz kapakları yarıya inmiş olan Ömercik sızdı yatağında, Ali'yi de kucağımda iki dolaştırdım ve bingo! şipşak uyudu. Ve benim ardiye odamda geçireceğim kesintisiz sessizlikteki yarım saatim başladı işte. Geçen cumartesi evde kalırsam gene darlanacağımı bildiğimden herkesi zor zekat dışarı çıkmaya ikna ettim, havanın yağacak gibi olmasına aldırmadan Ağva'ya doğru yola çıktık. Yazın kalabalığı geçmiş olduğundan rahatça yürüdük, sahile indik, çocuklar kumda oynadı, parkta kediye köpeğe dikkat çekerek beb

Kaldığım Yerden...

Resim
İki seneyi bulan aralıktan sonra geçen zamanı toparlamam mümkün değil ama olabildiğince özetlemek ve kaldığım yerden devam etmek niyetindeyim. Kendi kendime yazdığımı düşünerek bir nevi kayıt altına almam gerekiyor bir anlamda. En son ikizlerden bahsederek yarım bırakmıştım hikayeyi, çok şükür iyiler ufak tefek sağlık sorunları dışında. İki yaşlarına bastı miniklerim. Onlar büyürken diğerleri de yaşadığımız koşturmaca ve karmaşa arasında büyüdüler, Aslı kız 5.sınıfa Yusuf oğlan da pek istemese de 1.sınıfa başladı. Çok severek yaşadığımız yaşamaktan da büyük mutluluk duyduğumuz içindeyken nimetini şimdiki kadar hissetmediğimiz ilçemizden ayrıldık. Şimdi Kocaeli'nin küçük bir ilçesindeyiz. Ayrılış sebebimiz de benim son bir yıldır bir şekilde yada bazıları için bizatihi yaşadığı şekliyle öğretmenlikten ihraç edilmem oldu. O sıralar yazmaya daha çok ihtiyaç duydum ama kendi derdimi kendi içimde bile yaşayamayacak kadar çocuklarla meşguldüm. Depresyon yada bunalıma girme lüksüm