Kayıtlar

Haziran, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kuyu

Resim
  Yalnızlık tek kişilik ve asla kaybolmuyor, eksilmiyor, o hep orada, içimde. Kimsenin varlığı yalnızlığımı gidermiyor, sadece birazcık şeffaflaşıyor yalnızlığım. Herkes bir yerde kapısını kapatıyor ve ben şaşkın bir suratla bakıyorum kapanan kapıya. Halbuki az önce üzgünüm demiştim, nasıl olduğumu sor istemiştim. İfade edecek kelimelerim ve dilim yok, bunu başka bir dille anlatmak mümkün değil ama nasılsın, ne oldu denilmesi bile yumuşatacaktı beni. Kimse okusun istemiyorum yazdıklarımı. Bir kuyum olsun istiyorum, içine içine bağırayım, ağlayayım, kendi sesimin yankısı teselli etsin beni. Gözyaşlarımla besleyeyeyim onu, yansımamı göreyim onda. Keşke bir çığlık gibi kopabilsem kendimden. Bitse keşke herşey.  

İLK İZLENİMLER 3 (KASIM 2021)

Resim
  Merhaba PC günlük… Önümde iki ekran, birinde "İkinci Bahar"  dizisi ve diğerinde sen… Elimin altında karton bardakta sallama çay. Demleme çay içmeyeli kaç gün oldu biliyor musun. İlginç olan ise eksikliğini fazla hissetmemem. Sanki hep öyleymiş gibi… İçerden göçebe olunca insan, yabancılık çekmiyorum sanırım. İkinci bahar dizisini seyretmemiştim zamanında. Yayınlanmaya başladığında ben üniversite birinci sınıfmışım. O yıllarda ne televizyon ne de radyo ile ilgilenmemiştim. Seyredecek vakit de imkan da yoktu. Şimdi ise somura somura izliyorum. O yılların İstanbul’unu çok seviyorum, dolaştığım sokaklar, bindiğim otobüsler… Öyle özlenesi… Geçen gün yani buraya yazamadığım günlerin birinde pencerenin altındaki duvarda her baktığımda neden ? diye sorguladığım lekeleri sildim. Aslında çok da kalıcı lekeler değillermiş. Süngerle biraz sürtünce hemencecik çıktı. Sonrası ise güzel bir hoşluk… Bana öğrettiği ne oldu dersen birincisi hayatımda çirkinliklere pisliklere yer vermek

İLK İZLENİMLER 2 (KASIM 2021)

  İkinci günden merhaba. Otel tanıdık, etrafında gezilecek yerleri ve restoranları önceden incelemiştim çünkü bir haftalık rezervasyon yapmıştım buraya. Karantina için ayarlanan otelin burası olduğunu öğrenince kaderden kaçılmayacağını da görmüş olduk. Komik bir denk gelme benim için. İlk anda pisliği anlaşılmayan daha doğrusu Covid sebepli kalacağımız için her yer temizdir diye düşündük. Ama banyo ve tuvaletteki ağır sigara kokusu, duvarlardaki kahve kaynaklı olmasını umduğum lekeler, şiltelerin kılıfındaki kurumuş sümükler ve dahi birçok biyolojik kalıntı huylandırdı beni. Daha oturmadan temizliğe giriştik. İmkânlar elverdiğince temizleyip yerleştik. Ki her gün toz alıp yerleri paspaslıyoruz, ona rağmen içim rahat etmiyor. Yıllardır görmediğim hamamböceklerini bile burada görmüş oldum. Sabah kalktığımda duvardaki bazı kalıntıları sürte sürte temizlememek için kendimi tutuyorum. Şikâyet etme hakkım yok, buna sahip değiliz. Otelde her hangi bir zamanda kalan bir misafir de değiliz.   M

İLK İZLENİMLER (KASIM 2021)

Resim
  Geç uyanmak mümkün değil. Gözlerimi açınca mavi gökyüzünü görüyorum, gökyüzüne bakarak buranın Stuttgart olduğunu anlamak mümkün değil ama benim yüzüm kesinlikle Türkiye’de olmadığımı kanıtlar. Otel, tren garına yakın olduğundan her dakika geçen bir treni görebiliyorum, görmesem de tren sesi geliyor. Ambulans sirenleri, tren tıkırtısı farklı, yabancı. Daha on gün önce Öyküm’le Frig vadisinde bir köy evinin bahçesinde muhteşem lezzette gözlemeler yiyip çaylarımızı yerken bu anı hayal edip konuşuyordum. Nasıl olacak, olacak mı, yapabilecek miyiz derken geldik bile. Dün bir dizide “hayal kurmak mı yapmak mı daha kolay” minvalinde bir diyalog vardı. İkisi de çok zor, evet yapmak sanki bir tık daha acı veriyor. Benim açımdan öyleydi. Hep konuştuğumu yaşarken, geride bıraktıklarımdan ayrılmak acıydı, bıraktıklarım bilinçaltına ittiğim bazı duygulardı galiba. Çünkü yaşayana kadar varlıklarından haberdar değildim. Oteldeyiz beş gündür, demiryoluna ve pazar günü inlerin cinlerin top oynadığ

SÜRGÜNÜN İKİNCİ YARISI

Resim
  Uzun saatler boyunca ve ara vermeksizin kitap okumayı özledim. Derin derin soluklanmak için balkona çıkmayı ve sokaktan geçenleri amaçsızca izlemeyi de... Jelibon' u kucağıma alıp birlikte koltukta mayışmalarımızı, nefeslerimizin birbirine karışmasını, mırlamalarından mutluluk duymayı da...Kitapçıları gezmeyi, İstanbul kaçamaklarımı ve Zühal'le ölümüne aksırıncaya tıksırıncaya kadar yemelerimizi, manzaraya karşı veya değil hiç fark etmez sigara tüttürmeyi, kaç milyonluk İstanbul'da bizi bir daha kim görecek deyip saçmalamalarımızı.. Yaşlı insanlar gibi eski anılarımda seyahat ediyorum, annem her gece rüyasında çoktan ölmüş insanlarla vakit geçiriyordu, ben rüya bile değil, gündüz gözüyle geziniyorum. "Beyin göçü" kavramını bir öğrencim " bedeni bir yerdeyken aklın başka yerde olması" olarak açıklamıştı da gülmekten çocuğa bir şey diyememiştim. Hakikaten doğruymuş...Öyle anlar oluyor ki ikiye bölündüğümü ve en önemli ve en ağır yanımın İstanbul'da,