Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kaçıncı Gün, Önemli Değil !

Düzenli iş görmek bana göre değil, biliyordum da sık sık deneyimlemek moral bozuyor biraz. Yazmak da bu deneyimlerden biri oldu. Bebekler biraz nane molla bu aralar. Ciğerlerden hırıltı geliyor, geceleri de tıkanmalar başladı. Soğuk havanın getirilerinden biri. Çok şükür ateş ishal kusma gibi enfeksiyon belirtileri yok, alerjik zannederim ki daha önceki doktor kontrolünde dile gelmişti bu durum. Şimdilik sıkışık olduklarında klasik nebülizatör takviyesi yapıyoruz falan... Telefonumun şarj girişi bozulmuş, artık şarj olmayınca ve sık sık kapanınca farkına varıp telefonu kurcalayınca gördüm. İlk önce bataryada sorun var zannetmiştim, acele batarya siparişi verdim internetten. Daha sonra gördüm ki şarj soketi denen yerde ince teller hasar görmüş. Yotube engin bilgi ve deneyim kaynağım, hemen  telefon sökme videolarını izledim, söktüm de. Sonra da şarj soketi sipariş ettim dün, bugün öğle olmadan da ummadığım bir hızla elime ulaştı parça. Monte ettim parçayı ve şimdi şarja taktım. Bir te

Yedinci Gün ( Bana yolculuk yasaklanmalı)

 Hakikaten, yasak olmalı bana yolculuk, çünkü bir aylık düşünme kapasitemi aşıyorum 40 dakikalık yolda. Tek başıma İzmit'e yola çıktım, yürüyerek otogara gideceğim yol hepi topu bir kilometredir, telefondan programla takip ediyorum,oradan biliyorum. Öğlen yemeğini ocağa koydum, giyinip çıktım evden. Hava nasıl güzel, tam çocuklar için. Ev de soğuk demek ki, dışarı çıktığımda sırtım ısındı, sevindim. Yolu bilerek uzattım, geç kalma telaşım yok nasıl olsa diyerek. Bir yandan da temiz hava ve avarelik etkisiyle benim kafa tam gaz alevlenmeye başladı. Her adımda bir sürü heves, düşünce,duygu,koku,tat...Bahçesini sulayan teyzenin hortumdan akıttığı suyun sesinde gidip bi selam versem, havadan sudan konuşsak, bahçe işlerinden, ekinden dedim...Yüksekçe bir duvardan sarkan böğürtlenlere ümitsizce bakındım, yoktur sanıyordum, ama üç tane varmış dalında, normalde asla başkasının ağacından yaprak bile koparamam izinsiz, ama bu bahçe bakımsızdı, bir de burada genelde izin veriyor sahipleri,

Beşinci ve Altıncı Gün

 Dün yazmayı gece yarısına bırakınca unutuvermişim, hepsi bir arada olsun bugün. Belki de yazılacak bir şey yoktu fazlaca, ondan yazamadım. Aslı sabah iyi değilim deyince okula gitmedi, Yusuf da onun sayesinde evde kaldı. Önemli bir şey yoktu ama onun hastayım deyişi bile beni de hasta hissettirdi. Tüm gün mayışık halde geçti. Bugün ise dinamiktim oldukça. Evi toplayıp süpürdüm, öğlen için çorba yaptım, herkes yemeğini yiyince de parka ve pazara gittik bebeklerle. Parkta yorulunca pusetlerinde uyudular, ben de rahatça alışverişi tamamladım. Pazar çok kurnazlıkların döndüğü bir yer. Köy yumurtası diye çiftliklerden gelen koli koli yumurta tezgah altında müşteri bekliyor. Bütün köy tezgahlarını dolaşıp en az yumurta satan teyzeden aldım yumurtalarımı. Sordum ekstradan yem veriyor musun diye yok dedi. Artık çok da sorgulayacak durumum yoktu, aldım gitti. Haftada 20-25 yumurta birikiyormuş. Sütü de kendi yetiştirdiğinden yem veren bir teyzeden sabah almıştık, 8 kilo bile zor yetiyor bize

Dördüncü Gün

Resim
Pazartesinin artık telaş yapacak bir yanı kalmadı benim için. Tek sıkıntım çocukların kahvaltılarını zamanında yapabilmeleri. İkizler de yumurtalarını tam yemişlerse sabah iyi başlamış demektir. Okullular evden çıkınca bizim zamanımız başlıyor. Çay demlenene kadar ortalığı topluyorum, bebeklerin bacağıma yapışmaları durumunda dikkatlerini çekecek bir ortam hazırlıyorum, minderlerden ev yapmaya bayılıyorlar. Kısa bir kahvaltım oluyor, öyle keyif lüksüm yok. Son çayımı beş dakikalığına balkonda içiyorum bir sigarayla beraber o sırada bebeklere de çocuk şarkısı açıyorum. Kaldığım yerden devam ediyorum işlere. Evi toparla, öğlen için kolay bir yemek, bebeklerin meyve öğünü derken çocuklar geliyor. Bugün Mustafa da geldi yemeğe. Yemek sonrası ise günün en sevdiğim saatleri oluyor, bebekler mayışıyor tok karnına, hemen uyuyorlar. Ben de 1-2 saatliğine ki bu süre kesintili de oluyor çoğu zaman, dinlenmeye çalışıyorum. Uyandıklarında yoğurt yiyorlar, çocuklar da okuldan gelmiş oluyorlar. Bebe

Üçüncü Gün

Böyle sektirmeden yazmaya devam edersem okuyan herkes günlerimin nasıl da birbirine bu kadar benzediğini anlayacak. Bugün kayda değer olayımız Ağva'ya bisiklet binmek amaçlı gitmek olacaktı lakin hava yağışlı olunca evde pineklemek kaderimiz oldu. Ben de çocukları Mustafa'ya ısmarladıkça dizi izledim kaçak göçek. Bilgisayar ardiyeden bozma odamda durduğu için ekranın gerisindeki pencereden karşı apartmana gözüm kayıyor sık sık. Binanın camları balkonları evde sürekli bir temizlik yapıldığı izlenimi veriyor.  Beni de haliyle hafakanlar basıyor. Nerdeyse ev eşyalarından mobilya ve beyaz eşya silkelenmedi. Çok önceleri bahsetmiştim mahalle baskısından. Ümraniye'de otururken de karşı komşu öyleydi. Her gün bir temizlik, cam silme, halı silkeleme, yorgan-battaniye günletme, koltuk minderlerini asma... Ağız tadıyla tembellik yapamıyordum, şimdi de bu binadakileri görünce kendi kendime batıyorum doğrusu. Hakkımı yemeyeyim ama çok güzel ev süpürürüm ve çok hızlı ev toplarım.

İkinci Gün

Resim
Cumartesi ritüellerimize yeni yeni geri döndük bugün. Sabah Mustafa'nın kursu vardı öğleye kadar. Biz de kahvaltıya pankekle başladık. Şekersiz yapmaya alışmışız, az şeker ekleyince tatlı geldi, fazla yiyemedi çocuklar. Öğleden sonra ise tembel tembel geçti. Akşama doğru ise İzmit'e gittik alışveriş yapmaya. Ama hem kalabalığın beni şaşkına çevirmesi hem de fiyatların internet mağazalarından daha pahalı oluşu yüzünden bir kaç şey alıp çıktık. Yusuf kendine küçük bir paket lego aldı, o kadar seviyor ki legoyu, paketini açmaya kıyamıyorum anne diye diye sevdi oyuncağı. Bebekler ise hayvan resimli bir kitapla oyalanırken biz de senede bir defa olacak bir şey yaptık ve oturarak bir kahve içebildik. Yine ikizler hayatlarının ilk atlıkarıncasına bindiler. Malum kırsal bebeleri olduklarından bu tür yerleri görünce afallıyorlar, sırf seyrederken bile bayağı vakit geçiriyorlar. Az önce eve girdik, herkes yatağına serildi yorgunluktan. Ben de gün bitmeden yazayım dedim. Telefonu

Birinci Gün

Resim
Kimsenin beni zorladığı yok ama ben de gün gün aklıma gelenleri yazayım. Bakalım düzenli olarak nereye kadar devam ettireceğim.Dün güzel ve yorucu bir gün geçirdik. İlk defa tek koltukta iki çocukla seyahat ettik İstanbul'a. Arkadaşlarla bol gürültülü bir gün geçirdik. Dünün etkisi ve motivasyonu öyle iyi gelmiş ki bana bugün yaptığım hiç bir iş bana yük gelmedi. Sabah kahvaltı faslından sonra ilk defa Kandıra'da 500 metre de olsa arabayı kullandım ve çocukları okula bıraktım. Eve gelip tekrar hazırlanıp kütüphaneye gittim. Düzenlenmemiş bir kütüphane var burada. Markete uğradım. Kitap seçmek zor oldu biraz. Sonra markete uğrayıp eve döndüm. Gelir gelmez evi toplamaya başladım. Nevresim değiştirdim, yerleri süpürdüm, yıkanan halıları serdim, kışlıkları çıkardım, o arada makarna için su koydum kaynamaya. Sarımsaklı yoğurt ve tereyağında nane ve biber sosu hazırladım. Öğlen gelen çocuklarla beraber bebekler de yemek yedi. Nihayet bebekler de uyuyunca kendime sıcak içmek