Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tek

Telefonumu iki üç kişiden başka arayan olduğunda, çocuklar dışında kapının çaldığını duyduğumda tedirgin oluyorum. Kalbim kapalı bu aralar ve kendimi sanki dünyada bir tek ben varmışım gibi yaşamak için motive ederken buluyorum. Tek kalsaydım ne yapardım nasıl davranırdım deyip içinde bulunduğum duruma alışmaya çalışıyorum ki kolaylaşsın herşey. Ama şu da bir gerçek ki benim sabır ve tahammül-tolere sınırım bardağı taşıran damlayla ilişkili değil daha çok balon gibi, doldukça genişleyen, benden başka biri sanki içine içine üflüyor da sürekli genişliyor ve ben patlayamıyorum. Ah bir patlasam, parçalansam, yırtılsam da biriken yüklerden kurtulsam. Bi de keşke arada yazabilsem çünkü yazarak balonda bir delik oluşuyor, hissediyorum...

Kendime Ait Bir Oda

Olmalıymış ya her kadının…Oda var olmasına var da benden başka hersey de var o odada. Evin diğer bölümlerinde fazlalık duran tüm eşyaların yeri burası. Bugüne kadar da darmadağın halde duruyorlardı, içeri girmek büyük riskti benim için. Yapılacaklar listesinin sonlarına eklemiştim, içimden de gelmiyordu düzenlemek. Ama bugün nasıl olduysa daldım odaya, dağ gibi biriken yığınları kutuları alaşağı ettim. Birkaç koli atılacak çıktı, bir kısım eşyalar da çöpten önceki son durak olan bodruma gönderildi. Geri kalanları da ayağıma dolaşmayacak şekilde yığdım. Eskiden annemin yüklük üzerine örttüğü gibi beyaz bir çarşafı da düzgün yığıntılara örttüm. Gerçi annem görse hiç beğenmez ama şimdilik gözümü yormuyor. Mutfakta duran küçük masayı gene buraya taşıdım, tabure de aldım önüne. Balkonda bir türlü gelişmeyen iki saksıyı da camın önüne koydum, bir umut belki yeni yerlerini severler de büyürler. Çocuk odasından da pembeli halıyı yere serdim. Tam da buranın ruhuna uydu her şey. Ordan burada

Yansıma

Resim
           Evin köşelerinden korku filmlerini andıran örümcek ağları sarkıyor, dehşete düşmeden sakince alıp elimde yuvarlıyor ve yere atıyorum. Öyle umursamaz öyle serkeşim bu aralar. Güya yaza dair listelerim vardı yapılacaklar üzerine, hepsinin üzerini yapmadan çizesim var. Çay içip kitap okumak,iç seslerime kulak dayayabilmek istiyorum. Kendimle dertleşesim, kendimi dinleyesim var. Zaten dış seslerden kim kaldı ki benimkiler haricinde. Ama inatla o isteğin de üzerini çiziyorum işte. Bir yönü ağır basan, bir alanda derinleşebilen, ya da her konuda az-çok farkında olup da birinin derinliği diğerine baskın gelen insanlara hayranım, elimde değil, onlar gibi olmak değil de ben de bir şeyin sonuna kadar gitme azminde olmak istiyorum. Ya tasavvuf, ya edebiyat, tarih de olur, sinema da, hatta çay kahve de…Kendimce kendi edindiğim bilgi-ilgi-ilim-bilim içeriğim öyle sığ, öyle yavan ve kuru ki utanıyorum kendimden. Gerçi maymun iştahlı bir insandan daha fazlasını ummak da maymunums

Koltuk Acısı

Havanın kapalı olmasına bakmadan çocukların hepsini babalarıyla denize yolladım. Tüm hıncımı alsın diye kendimi temizliğe verdim, enerjim tükensin de düşünmeye harcayacak bir şey kalmasın diye. Silme suyu hazırda, kırık kollu makineyi peşimden sürükleyerek süpürüyorum yerleri. Zemin parke değil evde, adını şimdi hatırlamadığım kalın muşamba var, o yüzden tek kolumla itip altını sildiğim koltuklar şimdi beton gibi ağır. Herkül gibi güçlü sanıp kendimi bi kuvvet yüklendim koltuğa ve kaldırdım ama  gidip ayağımın üstüne koymasaydım iyiydi. Tutamadığım bi çığlık çıktı ağzımdan. Ve gözlerimden dökülenler. Çöktüm yere hazır ıslanmışken gözlerim ağlayamayıp içime  akanları da dökmek istedim. Bıraktım kendimi ki rahat rahat aksın, yumruk yemişim gibi mideme inenleri hazmedeyim. Keşke her canım acıdığında serbestçe utanmadan saklanmadan ağlayabilsem. Yenilenleri sindirmeye yardım eden enzimler gibi, kalp burukluklarını da gözyaşı sindiriyor. Neyse ben hazır evde tek kalabilmiş ve ağlamak için

Benim Küllerle Ovulası Yalnızlığım

Resim
Burukluk son anın tadı. Tanıdık bir duygu. Bitişe uygun, sanki bu kadar fa zla geldi demenin diğer adı. Acaba ben de böyle mi yapıyorum da farkında olmadan karşımdaki insanlara bun u tattırıyorum.   Küçük, sığ ve durgun bir su hissiyatı dilimde gezinen. İçinde büyük balıklar yaşamasına nasıl imkan versin. Oksijenim ancak kendi ciğerlerimi doldurmaya kafi gelirken başka atmosferlerde soluk almaya çalışmak da beyhude. Ama kendi içimde boğulduğum bir denizim var, kimsenin haberi yok. Ben bana açığım, aralıktan sızanlar ancak saçmalamaladıklarım. Dost sahibi olayım derken yalnızlığımın artması, kendi kuyumun derinleşmesi neden bilmem. Evet daha önce demiştim Ya Rab belayı aşk ile kıl imtihan beni diye. Eksik imiş deyişim, aşktan çok şefkat ihtiyacım varmış sevdiklerimden belki de bu sebeple hiç bir zaman oturmadı taşlar ve aşklar yerli yerine. O büyük sevmeler de taşırmadı beni coşkudan heyecandan, ayaklarım çok da kesilmedi yerden. Bekliyorum sürekli, yorulmadım hiç.  Gelmeyeceğ