Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
Tüm insanlarla ortak noktamız yalnızlığımız..bana bu yazıyı yazdıran,sesimin yankılanmasına duyduğum ihtiyaç hepsi bundandır…bazen olur ki mutfak camından bağırasım gelir,diyaframımdaki kasvetli tüm havayı ve kalbime çöken o karabasanı bir nefeste atıvermek için…bazen telefona gider elim,yakın olabildiklerimi ararım,gidebilirsem ben giderim yanlarına,gidemeyeceksem de onları çağırırım,ama o da kafi değil..çünkü öyle biri olmalı ki senin yalnızlığını senden önce hissedip yanında belirivermeli…burada ondan da yoksunum… Asıl itibariyle severim yalnızlığı,tek başına film izlemeyi,hele bir şeyler okurken kesinlikle dikkatim bölünmemeli…ama arada bir özleyeyim yalnız geçirdiğim saatleri…bugün cbs kursundan erken bıraktılar,2 saatim vardı bana ait…ama ne yapacağımı bilemeden,kime yanacağımı bilemeden geçti…sürtüp durdum sokaklarda..ne kadar varoş değil mi halim..ne bir kafeye gidip kahve+kitap sıradanlığını yapacak ne de güneşin parlak ışıklarını içimde hissedip paylaşacak keyif vardı… Eve

benim ülkem benim dünyam

Resim
Waris Dirie'nin Benim Ülkem kitabını okuyorum.Bitmesine az kaldı..Yıllar önce Çöl Çiçeği adındaki romanını okumuştum,beğenmiştim..Bir ülkeyi gezmişçesine tanıtan kitapları okumayı çok seviyorum..Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş'in bana Afganistan'ı,Kabil'i oralara gitmeyi isteyecek kadar sevdirmesi gibi,bu yazarın kitapları da Somali'yi ve çölü sevdirdi bana... Bir deve çobanı olarak göçebe hayat sürdürdükleri çölde geçiyor çocukluğu..Günümüzün modern hayat gözlükleriyle bakarsak,psikolojik açıdan dehşet bir çocuklukyaşamış kadın..Ruhen çok büyük travmalar yaşadığı düşünülürse,o eski yıllarını geçirdiği yere hiç dönmemesi gerekirdi.Ama o dönüyor..Babasının gözlerine yeniden bakabilmek için..İsyankar,inatçı o kız çocuğunun,kendi ayakları üzerinde durabildiğini,hayatın çarkına yenik düşmediğini gösterebilmek için...Bir de her şeye rağmen o yıllarda çok mutlu olduğunu düşündüğü için...Anne babasını,kardeşlerini,kuzenlerini tüm akrabalarını görüyor,babasını t

hava aldım geldim...

Resim
   bir haftadır planlarını kurup bozmakla uğraştığım şeb-i arus gösterisi için ayarladım salı günümü...ama yağan yamurlar planımın üstünde bir plan daha olduğunu hatırlattı bana..vazgeçtim..çünkü aslıyı da götürmek istiyordum Üsküdar'a..Hem Kız Kulesi'ni çok seviyor,hem de denizi...bir de semazenleri görse mest olur diye düşünnüştüm...hatta  sabah ona evde kalmasını teklif ettim,aldırış etmedi,okuluma gidicem dedi..ben de tek kaldım böylece...2 yıldır görüşemediğim arkadaşımı aradım geliyorum dedim..acıbadem e ancak 1.5 saatte vardıktan sonra dost muhabbetine vasıl oldum...ben oraya gelirken hala yağıyordu yağmur...akşama gitme ihtimalim sıfırlanmıştı..ama saat 3 ten sonra hava açıldı,ılıdı,pişman oldum aslıyı ikna edemediğime...tek başıma inerim deyip rotayı üsküdara kırdım.. akşam namazını kıldım,ezanla birlikte camii bahçesindeki ağaçlar ve üzerinde yaprak misali üşüşen kuşlar film sahnesi gibiydi...onları çekeyim derken bayağı bi uğur aldım pislemelerinden..ağaçlarda tek tü

s.s.s.

bir haftada tam iki akşam serbest ve tek kişilik zamanlarım oldu mustafa sağolsun...sırt çantasız pusetsiz ve iki çocuksuz akşamların tadı doyumsuz,bir kaç saatliğine de olsa....bu akşam kırtasiyeye diye çıkıp taa karşılara mecidiyeköy-şişli hattına uzandım...boğazdan geçiş harikaydı,her ne kadar ayakta da kalsam...zaten çocuklarla tek koltukta 3 kişi gitmekten ayakta tek kalmak büyük lüks son bir senedir...merak ettiğim bi mesele var..otobüslerde çocukları tek koltuğa oturtan yanına da serbestçe kurulan ebeveynler vardır ya..genelde kalabalık olunca ayaktakiler homurdanır,kucağına neden almadıkları sorgulanır...ben de onlardan biri olurum,ya ebeveyn ya da ayaktaki kişi olarak..arkadaşım serpil,bu olaya başka bir açıdan bakmamı sağladı,yol boyunca da onu düşündüm durdum...meraktayım hala... sss : çocuğu bir birey olarak düşünürüz ya hep,bize çocuk eğitiminde öğretilen aşılanmak istenendir hep...peki neden sürekli kucakta kalması   gerekir...hele de yaşlı birine yer vermesi gerektiğ

deep-resyon

Resim
dibe iniş başlasın....hal budur...bu şarkıyı nötrleyecek bildiğiniz bir şarkı vs. var mı..? klibin milat öncesinden olmasına takılmayınız..

med-cezir

Ruh halim kısaca bu…Günün getirdiklerine bağlı olarak ya içimde yükselen bir fırtına ya da kuzu gibi sakin bir ben var …durulduğumda “tamam,iyiyim”diyorum da nedensiz ağlamak da neyin nesi oluyor,buna anlam veremiyorum…hıçkırıklar kopuyor,dışarıdan ise ses çıkmıyor.. Geçen haftadan sözleştiğim bir arkadaşıma gittim salı sabahı,kahvaltıya..çocuk derdi olmadan keyifle üsküdara indim..serpil,tarih eğitimi almış coğrafyaya da hakim aynı zamanda psikolojide yüksek yapan benim hayat koçum diyebileceğim biri..zor zamanlarımda beni dışarıdan gözlemler,ve de net görebilir içimi..buna uygun çözümler buldurur bana..rehberlik yapar..rahatımdır yanında…sigaramı da içebilirim,(ortam da bebe de yok,bekar evi ortamı var) gürültülü de gülerim..keyifliyimdir onunla yani..bol bol dertleşip kurt atarız ruh dağımızdan…gene işte onun yanından böyle “iyiyim”şeklinde ayrıldım..atatürk kitaplığına gitmek için otobüs beklerken son dakikada karşı durağa geçtim,ve tanışmak için can attığım,canıma can katan bi

yalnızlık içimizde

Çocukları uyuttuktan sonra,koca bir nar aldım elime..yeni öğrendiğim usulle,ortadan ikiye bölüp kaşığın tersiyle vura vura döktüm bütün elmasları kaba…çok çabuk ayıklandılar ama epey hırpalanmışlardı..elimle tek tek ayırdığımda birbirlerine değmezdi ışıltıları..şimdi ise çorba gibi oldular..el,değdiği her şeye değer katıyor,değdiği ne kadar basit olsa da….bir yandan narı kaşıkladım,bir yandan düşündüm…siirtte zivzik narı vardır,harika bir tada ve nerdeyse yok gibi olan çekirdeklere sahiptir…çok ucuza içme şansımız da olurdu,yanında halka tatlısıyla…çarşıya indiğimizde klasiklerimizdendir…..halka+nar suyu,yada Diyarbakır kadayıfçısı sait ustada künefe…yazları dondurma ile….içimi sıkan düşünce tam da bu anda bastırıveriyor…yalnızlık…belki de siirtte gidecek kimsem olmadığından hemen oturuveriyordum tatlıcıya…arayıp da sana geliyorum,kahveye/çaya diyebileceğim kimse olmadı…yalnızdım hasılı….beni istanbula tekrar sürükleyen de bu sıkıntı idi…arkadaşlarım ve tanıdıklarımın dünyası…ciğeri
diyet yapamama sorunu var bende..yaklaşık bir aydır kendimce bazen de dukanca yeme içmeye çalışarak 7 kilo verdim,65.3 te kaldım...ama sıkıldım..hele bu akşam saldırasım vardı herşeye..çavdar ekmeğini kızartıp tereyağlı reçelli yiyesim geldi..hatta abartısız ne görürsem iştahımı kabarttı durdu...çünkü bugüne kadar hiç kilo problemim olmadığından diyetin d-sini denemememişim bile...istediğim şeyleri rahat yiyememek battı iyice..neyseki mustafa "ne güzel veriyosun devam et" demese herşeyi bozmam isten bile değildi..durdum,dizginledim kendimi..aslında bu işe nefis terbiyesi olarak manevi bir altyapı kazandırsam ve bunu unutmasam güzel olacak da ....nefis işte...dizginlediğini sandığın anda zincirden boşalmış gibi coşuyor içimden...bir hoca vardı bir süre sohbetiyle müşerref olduğum,"nefis,derdi,7 başlı ejderha gibidir,her başını tek tek ezsen de hatta kolunun üzerindeki tüy gibi incecik olsa da bir anlık boşlukta tekrar dirilir"  nasıl da öyle,nasıl da azgın..."bi

fotoğraf yaz'ı

Resim
bu yazı bol fotoğraf içerir ,ama gözünüz gönlünüz de açılır.....memleketim alucra giresuna bağlı küçükück bir ilçedir..teoman abimin de memeleketidir ayrıyeten..son bir kaç seneye kadar çok da sevmezdim ama yaşın getirdiği bir halden midir anlamadım,kışa doğru bir "yaz gelse de köye gitsem dağlara bakarak otursam "hissiyatı doldurur içimi..gidince de dönüş gününü çekerim iple..alucra bazı kaynaklara göre ismini el-ücra dan almış..bence de en sıhhatlisi bu..oldukça ücra gerçektende..bu durumun avantajları oldukça fazla..bozulmamış,dejenere olmamış,organik bir ilçe..bir çok şey hala eski geleneksel yöntemlerle yapılır..onlardan biri de arıcılık...bu fotodaki de babam...elindeki arı da benim kovanımdan çıkan oğul arı... sebzeler hayvan gübresiyle beslenir..kimyasalı alana aptal gözüyle bakılır...herşeyin tadını alabilirsiniz....süt inek kokar,keçi kokar....bal da buram buram polen kokar.... havuçlar bir elin parmağı gibi gelişir çorak toprağında....tadında  kaynak sularının s