Erik Dalı

Umudum oldu bu erik ağacı…Hayata her kuruduğum anda yeniden başka bir zamanda çiçeklenerek başlanabileceğinin bir ispatı iki bahardır.Geçen sene düşünmeden, keyifle yediğim erikler, nasıl soğuktan, rüzgardan çıkmıştı, aklıma bile gelmezdi…Şimdi yağmurlu bir Mart gününde, damlalarla çiçekler kristalize olmuş gibi parıldıyorlar. Kışın balkonda sigara molaları verirken, incir ağacından emirle bir bir düşen damlacıkları seyrederken, bu sene erik dallarını an be an takip ediyorum,çocuklar da görsün diye anlatıyorum.Kitap okumalarımı mahsustan tam da güneş ışıklarının erik cephesinden süzüldüğü öğle sonralarına denk getiriyorum. Işıktan kamaşan ve kitap okumaktan kapanan gözlerim beni kısa da olsa tatlı bir uykuya daldırıyor. Sırf o zevki tadabilmek için pusu kuruyorum kendime, en ağır ve en uzun cümleli İhsan Oktay Anar romanlarıyla. Kitapları zaten ayrı bir alem, ayrı bir kelime cümbüşü olan bu yazarın yazdıklarıyla insan ayık bile olsa düşte sanıyor kendisini, hele bu ışık...