İlk evham

Yeni annelerin en önemli evhamlarını oluşturur,bebeğin nefes alamaması,ya da uyurken ölebilme ihtimali..O yüzden sık sık uyanıp bebeğin yanıbaşında nöbete durulur,kolaçan edilir...Ben bu türden ölüm paranoyalarını iki çocuğumda da az da olsa yaşadım ama kısa bir süre sonra sona erdi çok şükür...Aklıma gelen kötü düşünceleri de bertaraf etmesini başardım çoğunlukla...Özellikle Aslı'nın tehlikeye meyleden bir çocuk olmaması işimi kolaylaştırmıştı açıkçası...Pencere veya balkondan sarkmaması,çekmeceleri karıştırmaması,cam-bardak kırmaması,yükseklere tırmanma isteğinin olmaması yönüyle kolay bir çocukluk yaşatmıştı..Ama ikinci kardeş Yusuf,tam aksi yönde gelişti..Biraz önce yazdığım herşeyi büyük bir istekle yapmaya çalışıyor,bir dakika yalnız bırakmaya gelmiyor...Ama ben gene rahat kişiliğim yüzünden onu da serbest bırakmaya çalışıyordum ta ki bir ay öncesine kadar....

Hala düşündükçe kafayı yeme raddesine geldiğim bu olay,evhamlarımı tetikliyor,her balkondan-pencereden aşağıya bakışım içimi titretiyor...Artık aklıma gelen her vesveseyi "salla gitsin" telkiniyle savamıyorum kalbimden..Hemen o düşünceye sebep olabilecek durumları ortamları bozuyorum,etkenleri yok ediyorum..Misal,taburelerin hepsini üstüste diziyorum...Koltuk minderlerini asla yere atmalarına izin vermiyorum...Ocağın üstünde tutabileceği bir şeyi bırakmıyorum..uzayıp gidiyor işte..belki de en baştan böyle davranmalıydım ama bir musibet gerekmiş benim aklıma dank edebilmesi için..

İşte,bir ay öncesinde,ben çocukların odasının camını açmışım havalansın diye,kapıyı da kapattım,çocuklar yanımda nasıl olsa,oturuyoruz salonda...Bir ara Aslı bir şey almak için odasına gitti,salona girdi ve "anne,camdan kağıtları attım " dedi,Yusuf'u arandım,ve Allah'tan adaya giriverdim,ki Yusuf,yazı masasının üzerine çıkıp,pencereden sarkıyor,hatta kalorifer peteğine ayaklarını koymuş,daha da ileriye uzanmaya çalışıyor...Elleriyle pencerenin dışındaki mermeri tutmuş,ilk defa soğukkanlılığım işe yaradı,hiç ses çıkarmadan ayaklarına sarıldım çocuğun..Eğer en ufak ses olsaydı eminim oyun sanıp hareketlenecek ve daha ileriye atılacaktı...Onu pencereden uzaklaştıdım ama o kısa film hiç gözümün önünden gitmiyor..Aslı söylemeseydi ben de işkillenip hemen odaya girmeseydim,ya da oldu ki ses çıksaydı şuan ne hallerde olurduk,hayal bile etmek istemiyorum...

Öyle muzır bir çocuk ki,boyunun ötesinde iş yapmak için ayağının altına bin türlü şeyi koyup yükseliyor..Görmeyince tahmin etmesi bile zor oluyor...Allaha çok şükrediyorum ki kazasız belasız atlattık bu durumu...Hele ki bu olaydan sonra bir arkadaşımın komşusunun çocuğu pencereden düşüp ölmüş..Hem de aynı şartlar altında...Yani Yusuf'un olayıyla aynı gün yaşanmış bu olay...Allah kimseye böyle korkuları yaşatmasın...Ben hala etkisinden kurtulamıyorum..Normalde hiç vesevese sahibi değilimdir,ama bu çocuk beni huy sahibi yaptı..Gece aklıma geldikçe uykularım kaçıyor...Daha bir sıkı sarılıyorum oğluma..

Demem o ki,bazen aklımızın ucundan geçmeyen olaylar,garip bir tesadüfler ayrıntılar zinciriyle vaki olabilir...Ve çocuk aklı(akılsızlığı mı demeliyim) bizim aklımızın ötesinde işliyor...Çok tetikte olmak lazım,bütün ihtimalleri elden geldiğince gözönünde bulundurmalı...

Yorumlar

pelinpembesi dedi ki…
yazını okuyunca bile içimde birşeyler koptu. Allah korusun neler olurdu. çocukların saniyelik işleri bunlar. hiç boş bırakmamak lazım..

Bu blogdaki popüler yayınlar

B

Yeniden Başlayabilmek

evli evine,köylü köyüne...