İLK İZLENİMLER 2 (KASIM 2021)
İkinci günden merhaba. Otel tanıdık, etrafında gezilecek
yerleri ve restoranları önceden incelemiştim çünkü bir haftalık rezervasyon
yapmıştım buraya. Karantina için ayarlanan otelin burası olduğunu öğrenince
kaderden kaçılmayacağını da görmüş olduk. Komik bir denk gelme benim için. İlk
anda pisliği anlaşılmayan daha doğrusu Covid sebepli kalacağımız için her yer
temizdir diye düşündük. Ama banyo ve tuvaletteki ağır sigara kokusu,
duvarlardaki kahve kaynaklı olmasını umduğum lekeler, şiltelerin kılıfındaki
kurumuş sümükler ve dahi birçok biyolojik kalıntı huylandırdı beni. Daha
oturmadan temizliğe giriştik. İmkânlar elverdiğince temizleyip yerleştik. Ki
her gün toz alıp yerleri paspaslıyoruz, ona rağmen içim rahat etmiyor.
Yıllardır görmediğim hamamböceklerini bile burada görmüş oldum. Sabah
kalktığımda duvardaki bazı kalıntıları sürte sürte temizlememek için kendimi
tutuyorum. Şikâyet etme hakkım yok, buna sahip değiliz. Otelde her hangi bir
zamanda kalan bir misafir de değiliz.
Mülteci olmanın tahammül edilesi halleri bunlar. Nankörlük gibi olur
teşekkür dışındaki kelimeler.
Aslı tüm gün ranzada ha oturup ha yatıp resim çiziyor, dizi
izliyor. Bağırsakların düğümlenecek diye şakalaşıyoruz onunla… Sadece yemek ve
tuvalet için iniyor aşağı. Ali ve Ömer Kandıra’ya özlemlerini sürekli olarak
anlatıyorlar. Gidelim diye ısrar etmelerine öyle üzülüyorum ki. Rüyalarında da
orayı görüyorlar. Yusuf canım oğlum, o da tek başına, belki de kardeşler içinde
en yalnızı. Ali’nin Ömer’i var, Aslı’nın telefonu kitabı… Yusuf ise ortancalığı
yaşıyor en yalnız şekilde. TV izliyor, tablet oynuyor bazen kâğıt oynuyoruz
birkaç el… Gerisi hırgürle geçiyor zamanın. Yani her gün yazacak yeni şeylerim
yok.
Acaba hep aynı trene binen biri benim aynı saatlerde
pencereden baktığımı ve cam sildiğimi görünce ne düşünüyordur? Delinin zoruna
bak sabah sabah, diyordur.
Yorumlar