pazar yürüyüşü



Güneş yüzünü gösterdi,kaç bulutlu günün sonunda....Biz de biraz evde oyalandık,baktık ki ısınmak için dışarı çıkmaktan başka çare yok,sımsıkı giyinip yola koyulduk...


 

Kuzey cepheli evin dezavantajıdır bu,evdeki sıcaklığa göre giyinip sokakta pişmek...Çocukların üst kabuklarını soyduk da yola hafifleyip devam ettik...



 Kuşburnunun tadına ilk defa baktı Aslı,o tüylü çekirdekler diline geldiğinden sevmedi bizim kız...





Kapısı kilitli  evler çok burda...Yaşlıların evi genelde şimdi ıssız,yazın şenlikli günlerini bekliyor...



 Arada yaşam emareleri gösterseler de her zaman geçtiğim sokaklarda insan göremiyorum.....



 Boncuk gözlümü,nadiren de olsa sabit bulup fotoğraflayabiliyorum....



 Burda sonbahar gibi bir geçiş mevsimi yok,yapraklar sararacak diye beklerken bir
 de baktık ki dökülmüş çoktan...Hatta çürüme bile başlamıştı....





 Bazen kendimi tutamayıp bu evlerden birinin kapısını çalacağım galiba...Öyle cezbediyor ki beni...Mustafa'nın başının etini yiyorum neden bize de böyle bir ev bulmadın diye.....



 Bahçesi geniş olsa,meyve ağaçlarının altına masamızı kursak...En şirininden ve bakıma muhtacından bir de kediciğimiz olsa...Dolansa ayaklarımın altında.....Güneşlensek beraber.....


Sakini olmayan evlerin mahsulleri bunlar....



 Bugün günlerden pazar ama ölü gün burda...Asıl pazar ve alışveriş günü salı....İstiklal gibi! oluyor buralar..Şebin Paris nam-ı diğer....



 Yol boyu sandalyeler bomboş....Bir ıssızlık çökmüş heryere....


 Oluşumu volkanik belli,değil mi..Ne de güzel bir koni olmuş....



Her sabahki manzaram... Güney cephemiz Kale'ye bakıyor..Gece de ışıkları yanıyor,hoş bir görüntüsü var...Çıkması ise oldukça zor,ben yarıda bırakmıştım misal...


 Kalenin ordan bizim mahalle...Ve solda sarı-turuncu karışımı ev bizim ev...Sağında inşaat var ya hani...Üstten üçüncü kat...Bekleriz...



Kapılar,kapılar....


 Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılan Fatih camii burası...Dışı tadilatta,o yüzden çok güzel şeyler çekemedim....Gerçi normalde de pek güzel çekebildiğim söylenemez ya...Bu sefer bahanem sağlam....




Öğle namazı  vakti,ilk molamız burdaydı...Hem ışık hem de huzur dolu bir camii burası...



Çocuklar camiiyi çok sever,belki de içlerindeki genişlik duygusu burda tatmin oluyor...Çıkmak ayrı bir sorun oluyor bizim için....








 Satılık bir sürü ev var,aklım kesse,tadilat işine girip oturacağım birinde,ama,o kadar vakit ve yetenek yok bizde....







İkinci uğrağımız Kurşunlu Camii idi...Buraya da armutları için geldik...Öyle devasa armut ağacını daha önce görmemiştim...Tadı harika,sulu ve diri armutlar çocuklara öğlen öğünü oldu...








Armutlar için gelen bi biz değildik...İnek hanım da çocukların ellerine hamle yapıyordu,kapmak için armutu.... 



 Bu kızlar da kursa geliyorlarmış....Armutları onlarla da paylaştık...


 Arıya dikkat.....Son anda kurtardık Yusuf'u....












 Alıç ağacı çok rastlanır burada...Alucra,ismini de bazı kaynaklara göre bu ağaçtan almış....














 Çocukluğumun lezzeti,iğdeler....Babam kese kağıdında getirirdi eskiden...Yemesi zahmetliydi çocukken,ama aldığım lezzet hala baki...









Bir tepeden diğer tepeye yürüyüşümüz yaklaşık iki saat sürdü...Değdi ama...Dönüşte dizlerim titremeye başlamıştı,Yusuf kucağımda,Aslı pusette uyudu felan....Ama ailecek yapmak istediklerimden birine daha tik atmış oldum...Haftaya da bir aksilik olmazsa Avutmuş diye bir köy var çok güzel,oraya gideceğiz...
İyi pazartesiler :))

Yorumlar

Deli Anne dedi ki…
Bu ne güzel bir post yahu! neden gözükmüyor ki senin güncellemelerin bende.. :(

mest oldum.
Deli Anne dedi ki…
şimdi yeniden güncelledim bakalım düzelir inşallah
New York'tan dedi ki…
Cok guzel fotograflar, eline saglik, sayende gezmis gordum oldum :)
Ayşe'nin Kozası dedi ki…
İyi ki seni buldum sevgili pinus..
bugün gerçekten çok sevindim...

Bu blogdaki popüler yayınlar

B

Yeniden Başlayabilmek

evli evine,köylü köyüne...