Kaldığım Yerden...

İki seneyi bulan aralıktan sonra geçen zamanı toparlamam mümkün değil ama olabildiğince özetlemek ve kaldığım yerden devam etmek niyetindeyim. Kendi kendime yazdığımı düşünerek bir nevi kayıt altına almam gerekiyor bir anlamda.

En son ikizlerden bahsederek yarım bırakmıştım hikayeyi, çok şükür iyiler ufak tefek sağlık sorunları dışında. İki yaşlarına bastı miniklerim. Onlar büyürken diğerleri de yaşadığımız koşturmaca ve karmaşa arasında büyüdüler, Aslı kız 5.sınıfa Yusuf oğlan da pek istemese de 1.sınıfa başladı.

Çok severek yaşadığımız yaşamaktan da büyük mutluluk duyduğumuz içindeyken nimetini şimdiki kadar hissetmediğimiz ilçemizden ayrıldık. Şimdi Kocaeli'nin küçük bir ilçesindeyiz. Ayrılış sebebimiz de benim son bir yıldır bir şekilde yada bazıları için bizatihi yaşadığı şekliyle öğretmenlikten ihraç edilmem oldu. O sıralar yazmaya daha çok ihtiyaç duydum ama kendi derdimi kendi içimde bile yaşayamayacak kadar çocuklarla meşguldüm. Depresyon yada bunalıma girme lüksüm ağlama üzülme fırsatım olmadı. Ama çok şükür ailemle beraberim, sağlığımız yerinde gerisi bir şekilde telafi edilecek şeyler olduğundan takılmıyorum. Her itirazımı şikayetimi öncelikle yaptım, eğer ahiret varsa ki benim inancımda var ona güvenerek diyorum ki bu dünyada ne olursa olsun son hesap yeri orası ve en iyi hakim Allah'tır. Gerisini benim düşünmem dertlenmem malayanidir. Alla büyük...

35 yıllık hayatımın 28 yılı her Eylül ayı okulla başlardı son üç sene müstesna. İlk defa çocuklarımın her anını beraber yaşadım. Öğle yemeğine eve gelen çocuklarımın okul çıkışı onları evde karşılayan bir anneleri oldu. Çalışırken asla duramam dediğim ev hayatının güzelliğini yaşadım. Yetişme stresim sadece yemek vakitlerinde oldu, çok şükür. 

Her şerdeki hayır benim olayımda da varmış, bunları yaşamasaydım şimdi sahip olduğum bakış açım görüş derinliğim bu denli genişlemeyecekti. Sadece örnek vermek adına bahsetmek istiyorum, eğitim öğretim denilen  zihin ve ruh öğütücü sistemi bu denli çıplak görmem bu dönemde gerçekleşti. Belki de ben de öğretmenlik sürecimde bilmeden fark etmeden bu öğütücünün çarklarından biriydim. Gerçekten o çarktan çıktığım için çok mutluyum. Ya da tek maaş geçinemeyiz sıkıntı olur deyip ücretsiz izne ayrılamadığım dönemleri düşünüyorum da mesele para miktarı değilmiş bereket önemliymiş. Yaşayarak anladım. Şimdi tek maaş artı 4 çocukla gayet güzel ve de eskiden nasılsak aynı savruklukla harcasak da geçiniyoruz. Şaşkınım o bakımdan. 

Evde hayatım mutfak eksenli devam ediyor. Hiç yapmadığım kadar sıklıkta sebze pişiyor evimizde, günlük olarak hem de. Temizlik bol süpürmeden ibaret, ekstradan elimi sokmuyorum işe. Ve her boşlukta dışarı çıkıp geziyoruz. Ha nereye ama, bol bol doğaya.. Yakın çevrede yaz kış demeden deniz kıyısına iniyoruz, termosa çay çocuklara meyve ve sandviç, kumlara oturup bir yandan bebekleri kollayıp diğer yandan sıcak çayın müthiş eşlikçisi sigaramızı bir yakıp bir söndürüyoruz. Artık rol model oluşturacak konumda olmadığımdan evin balkonunda içtiğim sigaramı özgür bıraktım. Neresi güzelse oraya doğru üflüyoruz efkarımızı. 

Üniversitede aldığım tüm eğitim kitaplarımı çöpe attım ne onların bana verdiği ne de benim onlardan  aldığım bir şey yokmuş. En güzel dersi bir senede yaşadım. Tüm memuriyet kıyafetlerimi de yanlarında konteynere attım, giyilmemiş önlüklerim de dahil olmak üzere. Çocukların kaç senedir hatırası var diye sakladığım kıyafetlerini ihtiyacı olanlara ulaştırdım. Üç kapılı gardırobuma yastık nevresim vs ne varsa sığıyor bu sayede. Yeni evde kendime bir oda ayırdım sözde, ama henüz randımanlı yalnız kalmama uzun saatler geçirmeme uygun değil. Mesela şimdi ütü masası üzerinde çat pat yazmaya çalışıyorum. Bebek bezi kolileri,katlanacak çamaşır yığınları, süpürge, dikiş makinesi ve yılda bir kaç defa kullanılan diğer tüm ıvır zıvır oda arkadaşlarım...Allahtan sesleri pek çıkmıyor da rahatça sigaramı içebiliyorum. 

Neden geri döndüm yazmaya bu kadar ara verip soğumuşken. Çünkü hem bilinmemek ama hem de yazabilmek adına tek var olduğum yer burası. Ki etrafımda konuştuğumda bile anlamayan kendi dünyalarındaki tek sıkıntısı akşama yemeğe et mi koysam kıyma mı olanlar çoğunlukta. Ya da aynı kanı aynı ana babadan almış olsan dahi kalben uzaklığının fersah olduğu akrabalarım var. Acayip bir sadeleşme oldu dünyamda hem reel hem sanal. İçim öyle rahat ki. No women no cry idi meşhur söz...Aynen öyle her şey için.

Şimdilik tek bunaltım evde uzun saatleri kalabalık yaşamaya alışkın olmayan bünyemi yalnız bırakamıyorum. Sürekli beraber olmanın bir ağırlığı var. Yalnız kalmayı özledim. Çalışırken ev ve okul birbirinden ayrıydı. Okulda evi ve çocukları evdeyken de okulu düşünmezdim. Şimdi tek yönlüyüm. Ne zaman dışarı tek başıma çıkmaya çalışsam çocuklar da olsa keşke deyip karar değiştirip cümbür cemaat dolaşıyoruz. Ama bir kaç gün önce karar verdim bir yolculuk istiyorum kendime, tek başıma bir haftasonu ayarlayıp şehir dışına çıkacağım. Yolculuk iyi geliyor bana, kesintisiz düşünceye hayale dalmak dinlendiriyor zihnimi. Nasip bakalım nereye...

Evet pek saygıdeğer dostlar, bu başlangıç olsun da sonraki gelişimde daha farklı konularla uzun uzun yazarım inşallah. 



             Şişirdiğim en büyük balonun kimselere yar olmamasının resmidir bu !!


                         Ömer ve Ali'nin iki yaşına girdiğinin resmidir bu :))


                     *    Her şeye rağmen geldiğimiz son noktanın resmidir bu   *

 
                                                                          VESSELAM

Yorumlar

hüznün tadı dedi ki…
Seni okuyorum ve mutlu olmanı diliyorum.
Deniz dedi ki…
Hosgeldiniz, Nasıl atlamışım geri geldiğinizi. Malum benim etekte de 4 bebe olunca sık sık bakmaya fırsatım olmuyor. Hosgeldiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

B

evli evine,köylü köyüne...

Yeniden Başlayabilmek