Dalgalandım da duruldum!

Çok uzun zaman önceydi herhalde,içimin sıkıntısını,kalbimin daraltısını sokaklarda başıboş yürüyerek atardım,yürüdükçe silinirdim,neyin sıktığını bile hatırlamazdım..Yol uzadıkça kısalırdım …Her adımla eziverirdim, yedi başlı ejderha gibi,kesildikçe tekrar baş çıkaran nefsimin dillerini….Yürüdükçe kalbe giden damarlarım açılırdı….Bir nevi by-pass işte…En güçlü savunma mekanizmam buydu o yıllarda..Bir de arkamda bırakacak,arkamdan bakacak kimse olmadan dışarı çıkabilme özgürlüğüm vardı ya,o bana yetiyordu…Üniversite birinci sınıftayken Kızıltoprak’ta,tam stadyumun karşısındaki küçük bir yurt vardı kaldığım,oraya dek yürüyerek giderdim,ya da iyi kafam olsun diye Göztepe’den Kadıköy’e yürür,yaş ortalaması yüksek olan 4’e yada ER’e binerdim…



Bir-kaç günden beri ise neye saldıracağını bilmeyen sıkıntım,gene beni hedef aldı,bumerang gibi,başımdan atmaya çalıştıkça sardı sarmaladı ruhumu…Nefes alacak deliğim kalmadı..Burun deliklerim madden de tıkalı..Gerçek bir tıkanma söz konusuydu…Kitaplığa derman ararcasına bakınıyorum ki,bir kitap beni çeksin,ben de onu çekeyim alayım diğerlerinin arasından,rastgele açtığım sayfadan sağdaki ilk paragraf bana şifa versin…Tefe’ül usulünden…Ama buna bile vakit yoktu…

Nohut oda bakla sofa kıvamında bir ev,iki çocuk,hasta anne,yapılacak iş güç,bunun yanında ameliyat olmaya gelmiş bir kayınvalide….Hani bir Nasreddin Hoca hikayesi vardır “-evimiz dar,sığamıyoruz- diyen bir adama,Hoca,eve sırayla -iki keçi,inek,birkaç tavuk almasını- söyler,bir süre sonra da -hepsini dışarı çıkarmasını -söyler,hayvanat evden çıktıktan sonra,adam da -meğer ev ne genişmiş- diye şükreder ya , ben “ev küçük sığamıyorum,bunalıyorum “ diye çokça söylenirdim..Şimdi o genişliğimi arıyorum…

Hani eve sığmayan misafir değil…Evin harekete müsaade etmeyişi…Bundan da öte başka bazı sıkıntılar…Zamanında üstünü örtmeyi  beceremediklerim….Sindiremediklerim….Küllendiğini sandığım ama içten içe yanmaya devam edenler…Aslında benim eksikliklerim…..Nefsimin kalbime galebe çalması….Ve en kötüsü de dalgalarımı vuracak bir dalgakıranımın olamayışı…Kendime kendimden başkasının yarayışlı olamayacağını bilmem….Olsa ki bile gidecek en yakın yerimin,bir saat uzaklıkta oluşu,en yakın Velilere bile madden uzaklığım….

Bu düşüncelerle,kavga gürültü ederekten,sık sık da tüm hıncımı çocuklardan çıkararaktan iki gün geçti..Sürekli dua ediyorum ki ferahlasın içim..Çünkü ayağa kalkasım bile yoktu..Herşey sersefil olsun,umrum olmayacak durumdayım..Bilirim bu hallerimi….

Mp4e yüklemişim en salaktan filmleri,yatakta seyredip duruyorum…Yusuf mızıldandıkça emziriyorum….Kayıp Kahraman isimli bir çan-çin-çon filmi var..Pek sevdiğim bir tarz olmadığından öylesine bakıyordum ki; sonlara doğru bir rahip ve komutan arasında geçen konuşma bende aydınlanmanın ilk kıvılcımını ateşledi…Kitaplardan umduğum medet burada çıkıverdi karşıma….

Şöyle diyordu rahip;”Cennet de cehennem de aslında bakış açısına bağlıdır…..Her ikisi de bakan insanın gözlerindedir…Bu bakan insana bağlıdır…Şayet bir şeyi çok isterseniz kendi cehenneminizi yaratırsınız….Cehennemin içinde cennet saklıdır ve cennetin içinde cehennem saklıdır…..Bunu sizin içinizdeki ihtiras ve istek belirler…”

O an dağılıverdim,bütün parçalarım hafifledi,her parçam kanatlanıverdi ferahlığa…Sonra Hz.İbrahim’in her dağ başına bıraktığı kuş parçaları gibi,bir seslenişle kusursuz biçimde yerlerini buluverdiler…İnandım,bağlandım kendime…Metanetime,sabrıma kavuşuverdim..Yumuşadım…Duvar gibi semsert olan kalbim,vuruşları titreşimlere çeviren süngere dönüşüverdi…Her zorlukla birlikte verilen o kolaylık biraz geç eklendi bana ama oldu işte..İnşallah, küçük gibi görünse de bende deprem etkisi yaratan imtihanımın sonuna kadar bu duygularla korunabilirim…Gerçi “sabır musibetin ilk anındadır”,bu bakımdan kayıpta görünüyorum ama neresinden tutabilirsem sabrımın,o kadarcığından muaf tutulurum Rabbimin izniyle…




Allahtan, sevdiklerimle imtihan etmemesini istediğim kadar , sevmediklerim ve sevilmediklerim tarafından da imtihan etmesinden de yine O’na sığınıyorum….Allah herkesin gönül odalarını geniş ve bol eylesin ki….Mekanda olduğu kadar kalpte de genişliği olmalı bir müminin…Amin…

Yorumlar

pelinpembesi dedi ki…
Merhaba, sıkıntın inşallah ben bunları yazdığım zaman geçmiştir. bazen herşey üstüste geliyor ama sonra da bir anda güneş gibi doğuyor mutluluk..hastalarınıza Allah şifa versin..sevgiler..
pinus dedi ki…
sağolasın buket..evet geçmişti en azından tolere edebiliyorum...
my little world dedi ki…
nasıl anlıyorum seni bilemezsin nasıl..aynı küçük ev,aynı kayınvalide,muhtemelen aynı okulda okumuşuz,göztepelerden 4lerden bahsettiğine göre:)aynı ruh daralması,evlere odalara sığamama,gidecek yerlerin hep uzak olması,huzur bulamama,dua etme işaret bekleme,işaretin gelivermesi aydınlanma aynı hep aynı..duaya sığınmalı dediğin gibi,ona sığınmalı..ol deyince olmayacak iş yok..yalnız değilsin arkadaşım..çok sevgiler...
Deli Anne dedi ki…
Amin Fatmam! Allah cümlemize selamet versin..
pinus dedi ki…
deli annem,2.fotoyu sana selam yollayarak çekmiştim vakti zamanında
pinus dedi ki…
my little word,damdan düşeni arıyordum ki bulmuşum...belki de karşılaştık senle bi ara..

Bu blogdaki popüler yayınlar

B

Yeniden Başlayabilmek

evli evine,köylü köyüne...